Sanayi Devrimi'nden kalma 5 günlük çalışma haftası, teknoloji ve uzaktan çalışmanın getirdiği esneklik çağında artık sorgulanıyor. Pandemi sonrası dönemde "tükenmişlik" ve "iş-yaşam dengesi" kavramlarının hiç olmadığı kadar önem kazanmasıyla birlikte, dünyanın dört bir yanındaki şirketler radikal bir deneye girişti: Haftada 4 gün mesai. Peki, maaşlarda kesinti olmadan, %100 verimlilik hedefiyle uygulanan bu model, sadece bir ütopya mı, yoksa iş dünyasının geleceğini şekillendirecek bir verimlilik devrimi mi? Son yıllarda tamamlanan pilot uygulamalardan gelen veriler, bu merak edilen sorunun cevaplarını netleştirmeye başlıyor.
MASANIN BİR TARAFI: ARTAN VERİMLİLİK VE MUTLU ÇALIŞANLAR
İngiltere, ABD, İspanya ve Japonya gibi ülkelerde yapılan ve binlerce çalışanı kapsayan geniş ölçekli pilot programların sonuçları, 4 günlük çalışma haftasının savunucularını haklı çıkarır nitelikte. Raporlardan öne çıkan bulgular şunlar:
- Verimlilik Artışı: Şirketlerin büyük bir çoğunluğu, çalışma saatleri %20 azalmasına rağmen gelirlerinde bir düşüş yaşamadı, hatta bir kısmı gelir artışı bildirdi. Çalışanların, kendilerine tanınan üç günlük hafta sonu tatili karşılığında, çalıştıkları dört gün boyunca çok daha odaklı ve motive oldukları gözlemlendi.
- Tükenmişlikte ve Stres Seviyelerinde Keskin Düşüş: Katılımcıların %70'inden fazlası, daha az stresli ve tükenmiş hissettiklerini rapor etti. Bu durum, sağlık harcamalarında düşüşe ve hastalık nedeniyle alınan izinlerin azalmasına yol açtı.
- Yetenek Mıknatısı ve Düşük Personel Devir Hızı: 4 gün mesai uygulayan şirketler, nitelikli adayları çekmekte rakiplerine göre çok daha başarılı oldu. Mevcut çalışanların şirketten ayrılma oranlarında ise %50'yi aşan düşüşler kaydedildi. Bu, şirketler için dolaylı ama çok önemli bir maliyet avantajı anlamına geliyor.
Başarının sırrı ise sadece bir günü iptal etmek değil; şirketlerin bu süreci iş yapış biçimlerini tamamen yeniden tasarlamak için bir fırsat olarak görmesi. Daha kısa ve verimli toplantılar, gereksiz e-posta trafiğinin azaltılması ve teknoloji otomasyonunun daha etkin kullanılması, bu modelin temelini oluşturuyor.
DİĞER TARAFI: ZORLUKLAR VE HERKESE UYGUN OLMAYAN BİR MODEL
Ancak tablo tamamen tozpembe değil. 4 günlük çalışma haftası, her sektör ve her şirket için sihirli bir formül sunmuyor. Modelin uygulanmasında karşılaşılan zorluklar ve eleştiriler de mevcut:
- Operasyonel Karmaşa: Müşteriye 7/24 hizmet vermesi gereken çağrı merkezleri, üretim hatlarının sürekli çalıştığı fabrikalar veya perakende mağazaları için bu modeli uygulamak oldukça karmaşık. Vardiyaların yeniden düzenlenmesi, ciddi bir planlama ve ek maliyet gerektirebiliyor.
- "Sıkıştırılmış Stres" Riski: Bazı çalışanlar, beş günlük işi dört güne sığdırmaya çalışırken kendilerini daha yoğun bir stres altında bulduklarını belirtiyor. Bu durum, özellikle proje teslim tarihleri sıkı olan pozisyonlarda bir "tükenmişlik" yerine "sıkıştırılmış stres" yaratma riski taşıyor.
- Yönetici Direnci: Performansı, çalışanların masada geçirdiği süreyle ölçmeye alışkın olan geleneksel yöneticiler, sonuç odaklı bu yeni modele adapte olmakta zorlanabiliyor. Güven ve otonomi kültürünün olmadığı şirketlerde bu sistemin yürümesi mümkün değil.